Arapça Hamd Ve Şükür Duası
Arapça Allah’a Hamd ve Sena İle İlgili Duası
اَلْحَمْدُ للِٕهِ الْأَوَّلِ بِلَاۤ أَوَّلٍ كَانَ قَبْلَهُ، وَالْآخِرِ بِلَا آخِرٍ يَكُونُ بَعْدَهُ
Hamd Allah’a ki ilktir, ondan önce bir ilk yoktur; sondur, ondan sonra bir son yoktur
الَّذٔي قَصُرَتْ عَنْ رُؤْيَتِهِ أَبْصَارُ النَّاظِرٔينَ، وَ عَجَزَتْ عَنْ نَعْتِهِ أَوْهَامُ الْوَاصِفٔينَ
Gözler onu görmekten, tahayyüller (vehimler) onu nitelemekten âcizdir.
اِبْتَدَعَ بِقُدْرَتِهِ الْخَلْقَ ابْتِدَاعًا، وَاخْتَرَعَهُمْ عَلٰي مَشِيَّتِهِ اخْتِرَاعًا
Kudretiyle yaratıkları örneksiz olarak yarattı; dileği doğrultusunda onları icat etti.
ثُمَّ سَلَكَ بِهِمْ طَرٔيقَ إِرَادَتِهِ، وَ بَعَثَهُمْ فٔي سَبٔيلِ مَحَبَّتِهِ
Sonra onları irade ettiği yola koydu; sevgisi yolunda ilerleyebilmelerini sağladı.
لَا يَمْلِكُونَ تَأْخٔيرًا عَمَّا قَدَّمَهُمْ إِلَيْهِ، وَ لَا يَسْتَطٔيعُونَ تَقَدُّمًا إِلٰي مَاۤ أَخَّرَهُمْ عَنْهُ
Öne geçirdiğini ertelemeye, ertelediğini önce geçirmeye güçleri yetmez.
وَ جَعَلَ لِكُلِّ رُوحٍ مِنْهُمْ قُوتًا مَعْلُومًا مَقْسُومًا مِنْ رِزْقِهِ
Onlardan her bir ruh için de paylaştırılmış belli bir rızk tayin etti.
لَا يَنْقُصُ مَنْ زَادَهُ ناقِصٌ، وَ لَا يَزٔيدُ مَنْ نَقَصَ مِنْهُمْ زَاۤئِدٌ
O, birine çok rızk verdi mi kimse onu azaltamaz; birine de az verdi mi kimse onu çoğaltamaz
ثُمَّ ضَرَبَ لَهُ فِي الْحَيَاةِ أَجَلاً مَوْقُوتاً، وَ نَصَبَ لَهُ أَمَداً مَحْدُوداً
Sonra onların her biri için hayatta vakti belirlenmiş bir ecel, sınırları çizilmiş bir süre koydu.
يَتَخَطَّأُ إلَيهِ بِأَيَّامِ عُمُرِهِ، وَيَرْهَقُهُ بِأَعْوَامِ دَهْرِهِ
Her geçen gün adım adım ona doğru ilerlemekte, her geçen yıl ona daha bir yaklaşmaktadır.
حَتَّى إذَا بَلَغَ أَقْصَى أَثَرِهِ، وَ اسْتَوْعَبَ حِسابَ عُمُرِهِ، قَبَضهُ إلَى ما نَدَبَهُ إلَيْهِ مِنْ مَوْفُورِ ثَوَابِهِ أَوْ مَحْذُورِ عِقَابِهِ
Süresi dolunca da vadettiği bol sevapla ödüllendirmek ya da sakındırdığı azapla cezalandırmak üzere ruhunu kabzeder.
لِيَجْزِيَ الَّذِينَ أَساءُوا بِمَا عَمِلُوا ، وَ يَجْزِىَ الَّذِينَ أَحْسَنُوا بِالْحُسْنَى
“Kötü işler yapanları yaptıklarıyla cezalandırır; iyi işler yapanları da en güzel mükâfatla ödüllendirir.”(Necm,31)
عَدْلاً مِنْهُ تَقَدَّسَتْ أَسْمَآؤُهُ، وَتَظَاهَرَتْ ألاؤُهُ
Adaleti bunu gerektirmektedir. İsimleri kutsal, nimetleri açıktır!
لاَ يُسْأَلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْأَلُونَ
“O, yaptığından dolayı sorgulanmaz, bilâkis onlar sorgulanırlar.” (Enbiyâ, 23)
وَالْحَمْدُ للهِ الَّذِي لَوْ حَبَسَ عَنْ عِبَادِهِ مَعْرِفَةَ حَمْدِهِ عَلَى مَا أَبْلاَهُمْ مِنْ مِنَنِهِ الْمُتَتَابِعَةِ وَأَسْبَغَ عَلَيْهِمْ مِنْ نِعَمِهِ الْمُتَظَاهِرَةِ
Hamd Allah’a ki, eğer kullarına, ardı arkası kesilmeyen iyilikler ve açık seçik bol nimetler karşısında hamdetmeyi öğretmemiş olsaydı,
لَتَصرَّفُوا فِي مِنَنِهِ فَلَمْ يَحْمَدُوهُ
nimetlerinde tasarruf ederler, ama ona hamdetmezlerdi;
وَتَوَسَّعُوا فِي رِزْقِهِ فَلَمْ يَشْكُرُوهُ
rızkından bol bol yararlanırlar, ama şükretmezlerdi.
وَلَوْ كَانُوا كَذلِكَ لَخَرَجُوا مِنْ حُدُودِ الانْسَانِيَّةِ إلَى حَدِّ الْبَهِيمِيَّةِ
Böyle olunca da insanlık sınırlarından çıkar, hayvanlık seviyesine düşerlerdi.
فَكَانُوا كَمَا وَصَفَ فِي مُحْكَم كِتَابِهِ : ( إنْ هُمْ إلا كَالانْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلا )
O zaman da yüce Allah’ın Kur’an’da nitelendirdiği kimselerden olurlardı: “Onlar, hayvanlar gibidirler; hatta yolca daha şaşkındırlar.” (Furkan, 44)
وَالْحَمْدُ لله عَلَى مَا عَرَّفَنا مِنْ نَفْسِهِ وَأَلْهَمَنَا مِنْ شُكْرِهِ
Hamd Allah’a ki, kendisini bize tanıttı; şükrünü bize ilham etti;
وَفَتَحَ لَنَا من أبوَابِ الْعِلْمِ بِرُبُوبِيّته
rabliği gereği ilim kapılarını yüzümüze açtı;
وَدَلَّنَا عَلَيْهِ مِنَ الاِخْلاَصِ لَهُ فِي تَوْحِيدِهِ
kendisini ihlâs ile birlememize kılavuzluk etti;
وَجَنَّبَنا مِنَ الالْحَادِ وَالشَّكِّ فِي أَمْرِهِ
ilhattan (Allah’ı inkâr) ve emrinde kuşkuya kapılmaktan bizi uzak tuttu.
حَمْداً نُعَمَّرُ بِهِ فِيمَنْ حَمِدَهُ مِنْ خَلْقِهِ ، وَنَسْبِقُ بِـهِ مَنْ سَبَقَ إلَى رِضَاهُ وَعَفْوِهِ
Öyle bir hamd ki, onunla kendisine hamdeden kullarının arasında yer alalım ve rıza ve affını kazanma yarışında herkesten öne geçelim.
حَمْداً يُضِيءُ لَنَا بِهِ ظُلُمَاتِ الْبَرْزَخِ وَيُسَهِّلُ عَلَيْنَا بِهِ سَبِيلَ الْمَبْعَثِ وَيُشَرِّفُ بِهِ مَنَازِلَنَا عِنْدَ مَوَاقِفِ الاشْهَادِ، يَوْمَ تُجْزَى كُلُّ نَفْس بِمَا كَسَبَتْ وَهُمْ لا يُظْلَمُونَ (يَوْمَ لاَ يُغْنِي مَوْلىً عَنْ مَوْلىً شَيْئاً وَلاَ هُمْ يُنْصَرُونَ)
Öyle bir hamd ki, berzah karanlıklarını bize aydınlatsın; kabirden çıkarılmayı bize kolaylaştırsın; “herkesin kazandığıyla cezalandırılacağı kimsenin zulme uğramayacağı” (Casiye, 23), “hiçbir dostun, dostuna bir şey kazandıramayacağı ve hiçbir yerden yardım göremeyecekleri” gün (Duhan, 41) tanıkların durduğu yerlerde mekânlarımızı şereflendirsin.
حَمْداً يَرْتَفِعُ مِنَّا إلَى أَعْلَى عِلِّيِّينَ فِي كِتَاب مَرْقُوم يَشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَ
Öyle bir hamd ki, bizden en yüce İlliyyun’a, “Allah’a yakın olanların gördüğü ve amellerin sayılıp yazıldığı kitaba” (Mutaffifîn, 20-21) yükselsin.
حَمْداً تَقَرُّ بِهِ عُيُونُنَا إذَا بَرِقَت الابْصَارُ وَتَبْيَضُّ بِهِ وُجُوهُنَا إذَا اسْوَدَّتِ الابْشَارُ
Öyle bir hamd ki, gözler fal taşı gibi açıldığında onunla gözlerimiz aydın olsun; çehreler siyahlaşınca onunla yüzlerimiz ak olsun.
حَمْداً نُعْتَقُ بِهِ مِنْ أَلِيمِ نَارِ اللهِ إلَى كَرِيمِ جِوَارِ اللهِ
Öyle bir hamd ki, onun sayesinde Allah’ın acıklı ateşinden salıverilip Allah’ın ikram dolu komşuluğunu kazanalım.
حَمْداً نُزَاحِمُ بِهِ مَلاَئِكَتَهُ الْمُقَرَّبِينَ وَنُضَامُّ بِـهِ أَنْبِيآءَهُ الْمُـرْسَلِيْنَ فِي دَارِ الْمُقَامَةِ الَّتِي لا تَزُولُ وَمَحَلِّ كَرَامَتِهِ الَّتِي لاَ تَحُولُ
Öyle bir hamd ki, onunla mukarrep meleklerle boy ölçüşelim ve zevali olmayan keramet yurdunda mürsel peygamberlerle birlikte olalım.
وَالْحَمْدُ للهِ الَّذِي اخْتَارَ لَنَا مَحَاسِنَ الْخَلْقِ ، وَأَجرى عَلَيْنَا طَيِّبَاتِ الرِّزْقِ وَجَعَلَ لَنَا الفَضِيلَةَ بِالْمَلَكَةِ عَلَى جَمِيعِ الْخَلْقِ
Ve Hamd Allah’a ki, yaratılışın güzelliklerini bizim için seçti; temiz rızkları bizim için çıkardı; verdiği güçle bizi bütün yaratıklarından üstün kıldı.Böylece
فَكُلُّ خَلِيقَتِهِ مُنْقَادَةٌ لَنَا بِقُدْرَتِهِ
kudretiyle bütün yaratıkları bize boyun eğmekte;
وَصَآئِرَةٌ إلَى طَاعَتِنَا بِعِزَّتِهِ
izzetiyle bize itaat etmekteler.
وَالْحَمْدُ لله الَّذِي أَغْلَقَ عَنَّا بَابَ الْحَّاجَةِ إلاّ إلَيْهِ
Ve hamd Allah’a ki, kendisinden başka kimseye bizi muhtaç kılmadı.
فَكَيْفَ نُطِيقُ حَمْدَهُ أَمْ مَتَى نُؤَدِّي شُكْرَهُ؟!، لا، مَتى؟
O hâlde, nasıl ona hamdetmeye güç yetirebilir; ya da ne zaman şükrünü yerine getirebiliriz?! Hayır; kesinlikle hiçbir zaman!
وَالْحَمْدُ للهِ الَّذِي رَكَّبَ فِينَا آلاَتِ الْبَسْطِ. وَجَعَلَ لَنَا أدَوَاتِ الْقَبْضِ
Ve hamd Allah’a ki, bizde açılma ve kasılma araçları bıraktı;
وَمَتَّعَنا بِاَرْواحِ الْحَياةِ
bizi hayat esintileriyle faydalandırdı;
وَأثْبَتَ فِينَا جَوَارِحَ الاعْمَال
bizde çalışma uzuvları meydana getirdi;
وَغَذَّانَا بِطَيِّبَاتِ الرِّزْقِ
temiz rızklarla beslenmemizi sağladı;
وَأغْنانَا بِفَضْلِهِ
fazlıyla bizi zengin etti;
وَأقْنانَا بِمَنِّهِ
nimetiyle bizi sermaye sahibi kıldı.
ثُمّ أَمَرَنَا لِيَخْتَبِرَ طاعَتَنَا
Sonra itaatimizi ölçmek için bize birtakım emirler yöneltti;
وَنَهَانَا لِيَبْتَلِيَ شُكْرَنَا
şükrümüzü sınamak için bizi birtakım şeylerden sakındırdı.
فَخَالَفْنَا عَنْ طَرِيْقِ أمْرِهِ
Ama biz onun emrettiği yoldan çıktık,
وَرَكِبْنا مُتُونَ زَجْرهِ
sakındırdığı şeylerin içine daldık.
فَلَم يَبْتَدِرْنا بِعُقُوبَتِهِ
Ancak o, bundan dolayı bizi hemencecik cezalandırmadı;
وَلَمْ يُعَاجِلْنَا بِنِقْمَتِهِ
alelacele bizden intikam almaya kalkmadı.
بَلْ تَانَّانا بِرَحْمَتِهِ تَكَرُّماً
Aksine, bir lütuf olarak rahmetiyle bize mühlet verdi;
وَانْتَظَرَ مُراجَعَتَنَا بِرَأفَتِهِ حِلْماً
şefkatiyle sabır ve hazımla (tövbe edip) dönmemizi bekledi.
وَالْحَمْدُ للهِ الَّذِي دَلَّنَا عَلَى التَّوْبَةِ
Ve hamd Allah’a ki, bize tövbe yolunu gösterdi;
الَّتِي لَمْ نُفِدْهَا إلاّ مِنْ فَضْلِهِ
onun lütuf ve fazlı olmasaydı, kesinlikle buna hak kazanamazdık.
فَلَوْ لَمْ نَعْتَدِدْ مِنْ فَضْلِهِ إلاّ بِهَا لَقَدْ حَسُنَ بَلاؤُهُ عِنْدَنَا
Şimdi eğer onun fazlından bir tek bu tövbeyi sayacak olsak, hakkımızdaki sınavının fevkalâde güzel,
وَ جَلَّ إحْسَانُهُ إلَيْنَا وَ جَسُمَ فَضْلُهُ عَلَيْنَا
bize yönelik ihsanının çok büyük,üzerimizdeki lütfunun çok yoğun olduğunu görürüz.فَمَا
هكذا كَانَتْ سُنَّتُهُ فِي التَّوْبَةِ لِمَنْ كَانَ قَبْلَنَا
Oysa bizden öncekiler [örneğin İsrail Oğulları] hakkında tövbe hususunda böyle bir sünneti (kuralı) yoktu.
لَقَدْ وَضَعَ عَنَّا مَا لا طَاقَةَ لَنَا بِهِ
Bakınız; gücümüzü aşan yükümlülükleri omuzlarımızdan kaldırmış;
وَلَمْ يُكَلِّفْنَا إلاّ وُسْعاً
yalnızca güç yetirebildiğimiz şeylerle bizi yükümlü kılmış;
وَ لَمْ يُجَشِّمْنَا إلاّ يُسْراً
bizden, kolay olandan başka bir şey istememiş;
وَلَمْ يَدَعْ لاَحَـد مِنَّا حُجَّةً وَلاَ عُذْراً
böylece hiçbir kimseye herhangi bir bahane ve mazeret bırakmamıştır.
فَالْهَالِكُ مِنَّا مَنْ هَلَكَ عَلَيْهِ
Dolayısıyla içimizden helâk olan, (bu kadar kolaylıklara rağmen) ona muhalefet edendir;
وَ السَّعِيدُ مِنَّا مَنْ رَغِبَ إلَيْهِ
saadete eren ise, ona rağbet edendir.
وَ الْحَمْد للهِ بِكُلِّ مَا حَمِدَهُ بِهِ أدْنَى مَلائِكَتِهِ إلَيْهِ وَ أَكْرَمُ خَلِيقَتِهِ عَلَيْهِ، وَأرْضَى حَامِدِيْهِ لَدَيْهِ
Ve hamd Allah’a; meleklerinden ona en yakın olanının, yaratıklarından katında en değerli olanının ve indinde kendisine hamdedenlerin en beğenileninin ona hamdettiği bütün hamdlarla, onu övdüğü bütün övgülerle.
حَمْداً يَفْضُلُ سَآئِرَ الْحَمْدِ كَفَضْلِ رَبِّنا عَلَى جَمِيعِ خَلْقِهِ
Öyle bir hamd (ve övgü) ki; Rabbimizin bütün yaratıklarına olan üstünlüğü gibi, diğer bütün hamdlardan üstün olsun.
ثُمَّ لَهُ الْحَمْدُ مَكَانَ كُلِّ نِعْمَة لَهُ عَلَيْنَا وَ عَلى جَمِيعِ عِبَادِهِ الْمَاضِينَ وَالْبَاقِينَ
Sonra, bize ve geçmiş gelecek bütün kullarına olan her bir nimetinin yerine,
عَدَدَ مَا أَحَاطَ بِهِ عِلْمُهُ مِنْ جَمِيعِ الاشْيَآءِ، وَ مَكَانَ كُلِّ وَاحِدَة مِنْهَا عَدَدُهَا أَضْعافَاً مُضَاعَفَةً
ilminin kuşattığı bütün şeylerin sayısıca ve o nimetlerin her birinin yerine kat kat fazlasıyla,
أَبَداً سَرْمَداً إلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ
kıyamet gününe kadar ardı arkası kesilmeksizin ebedî olarak ona hamdolsun.
حَمْداً لاَ مُنْتَهَى لِحَدِّهِ وَ لا حِسَابَ لِعَدَدِهِ
Öyle bir hamd ki, erişilecek sınırı, sayılacak adedi,
وَ لاَ مَبْلَغَ لِغَايَتِهِ وَ لا انْقِطَاعَ لاَمَدِهِ
ulaşılacak sonu ve bitecek süresi olmasın.
حَمْدَاً يَكُونُ وُصْلَةً إلَى طَاعَتِهِ وَعَفْوِهِ
Öyle bir hamd ki, bizi onun itaati ve affına kavuştursun;
وَ سَبَباً إلَى رِضْوَانِهِ وَذَرِيعَةً إلَى مَغْفِرَتِهِ
rızasını kazanmamıza vesile olsun; mağfiretini elde etmemize yarasın;
وَ طَرِيقاً إلَى جَنَّتِهِ، وَخَفِيْراً مِنْ نَقِمَتِهِ، وَ أَمْناً مِنْ غَضَبِهِ
bizi cennetine götürsün; azabından, gazabından korusun;
وَ ظَهِيْراً عَلَى طَاعَتِهِ، وَ حَاجِزاً عَنْ مَعْصِيَتِهِ
ona itaat etmemize destek, isyan etmemize engel olsun;
وَ عَوْناً عَلَى تَأدِيَةِ حَقِّهِ وَ وَظائِفِهِ
hakkını eda edip belirlediği vazifeleri yerine getirmemize yardımcı olsun.
حَمْداً نَسْعَدُ بِهِ فِي السُّعَدَاءِ مِنْ أَوْلِيَآئِهِ
Öyle bir hamd ki, sayesinde saadetli dostlarının arasında saadete erelim
وَنَصِيرُ بِهِ فِي نَظْمِ الشُّهَدَآءِ بِسُيُوفِ أَعْدَائِهِ إنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيدٌ
ve düşmanlarının kılıçlarıyla şehit düşenlerin arasında yer alalım. Hiç şüphesiz, o, nimetlerin velisidir;
hamdın (övgünün) yegâne sahibidir.
01
İlginizi Çekebilitr
Arapça Dini Sözler